Regl Hakkında

Filmlerde biri bıçaklandığı zaman irkilmeden bakabildiğimiz ama biyolojik döngümüzün bir parçası olmasına rağmen toplumda adını bile ağzımıza almanın ayıp olduğu reglden ve regl hakkında yapılan sanat eserlerinden bahsedeceğim bugün size.

Açık bir şekilde regl kavramını yazmaya bile çok yabancılaştığımızı fark ediyorum, çünkü o kadar alıştırılmışız ki toplumsal olarak bu kavramı fısıldamaya, ayıplamaya “hastayım”deyip üstü kapalı geçiştirmeye…

Arkadaşlarım ve lisede tanıdıklarım arasında en geç ben regl oldum. Hiç “saklamam” gereken bir durumum olmadığı için de bunun nasıl bir tabu olduğunu çok geç öğrendim. Hiç unutmam bir gün okulumuzda kız ve oğlan öğrencilere ayrı ayrı seminer yapmışlardı. Kız öğrenciler olarak bize anlatılan seminer “özel dönem” ile ilgiliydi. Bittiğinde ise her birimize ped verilmişti. Sınıfa döndüğümüzde ihtiyacım olmadığı için benimkini bir arkadaşıma vermek istedim. Pedi çantamdan çıkardım ve arkadaşıma uzattım. O anda sanki yasadışı bir şey yapıyormuşum gibi çevremdeki kızlar üstüme sıçradı adeta. Sessiz olmamı, pedlerin ulu orta gösterilemeyeceğini ve bunun bir ayıp olduğunu söyledir. Çünkü bize bu öğretilmişti.

Şimdi sizinle paylaşacağım eserler, doğa ananın bize hediyesi olan reglden utanmak yerine bununla gurur duyan, bunu saklamak yerine ise bir sanat eserine çeviren kadınlara ait. Hepsi birbirinden güzel ve çarpıcı bu eserler umarım sizin de regl konusunda daha rahat olmanızı sağlar.

Öncelikle Jen Lewis’in çektiği Beauty in Blood adlı fotoğraf serisini anlatmak istiyorum. Jen birçok ülkede “iğrenç/tiksindirici” kabul edilen, hatta bazı ülkelerde kız çocuklarının okula gitmesine engel olan regl’i güzel bir ışıkta göstermek istemiş, sanatında tam da bunu yapmış. 

Jen sanatından bahsederken şu sözleri söylüyor: “O anda toplumun neden regl kanını iğrenç bulduğunu merak etmeye başladım. Kan ve gereksiz şiddet popüler kültürün her alanında vardı. Haberler, spor, filmler, televizyon programları, video oyunları, müzik ve dahası. Ancak regl kanı, toplum tarafından ötelenmiş vaziyette.

Ve Jen o kadar haklı ki. Günümüzde birçok film, dizi ve hatta haberde kana maruz kalıyoruz ve bu kan şiddet sonucu bir yaradan çıktığında kimse bundan rahatsız olmuyor ancak bizlerin biyolojik sisteminin doğal bir parçası olan regl ile ilgili her şey çok büyük bir olay haline geliyor. Oysa sanat eserlerine konu olabilecek kadar normal ve bir o kadar da güzel bir olay.

Bir diğer bahsetmek istediğim eser, en eski ve belki de en çarpıcı olan eser, feminist sanatçı Judy Chicago’ya ait. Judy bu eserleri 1970’li yıllarda yapmış. İnanabiliyor musunuz? İçinde olduğumuz bu yıllarda hala ped alırken siyah poşete koymaya, bu konudan bahsetmemeye itilirken bundan elli yıl önce Judy bu tabuyu kırmak için ilk adımı atmış aslında.

Judy sadece en çarpıcı eserlerden birine sahip değil, ilk denebilecek bir esere sahip. Bu eser çıktığı yılda ortalığı yıkıp geçmiş. Çocu insan ayıplamış, bazıları ise bakamamış. Oysa fotoğraflanan olay dünyanın en doğal, çoğu kadının her ay yaptığı bir şey: Tampon çıkarma.

Judy tabi ki “Kırmızı Bayrak” adını verdiği bu eserin aldığı tepkilerden sonra durmuyor. Bastırmaya devam ediyor. Bir sonraki eseri bir kurulum, bunu Womanhouse adındaki feminist bir sergide açmasıyla gündeme eserlerinin yanında, regl’in ne kadar tabu bir konu olduğu ve insanların bitmek tükenmek bilmeyen baskıları düşüyor. Konu artık sanattan çıkarak aslında vermek istediği mesaja gidiyor. 

Sıradaki eseri bir çoğumuz zamanında “ortalığı karıştırdığı” için gördü aslında. Gördüğünüzde eminim ki siz de hatırlayacaksınız. Ben bu fotoğrafı ilk gördüğümde öylesine çekilmiş bir fotoğraf olduğunu sanmıştım. Fotoğraf ile alakalı gördüğüm çoğu gönderi “Erkekler, sevgilinizi böyle görseniz ne yaparsınız?” diyordu, bu gönderilere gelen cevaplar kendi başlarına bir yazı konusu olduğu için burada girmeyeceğim. 

Bu yazıyı yazmak için yaparken öğrendim ki bu fotoğraflar aslında çok sevdiğim bir şair olan Kanada’da yaşan Hindistanlı sanatçı Rupi Kaur’un bir fotoğraf dizisine aitmiş. Rupi Kaur bunları regl’in özellikle sosyal medyada ne kadar tabu olduğunu göstermek için çekmiş. Tabi ki bu seri Instagram’da paylaşıldığı anda kaldırılmış. Rupi Kaur eserlerinin Instagram’da kalması için bir ay boyunca verdiği savaşı sonunda kazanıyor ancak o günlerin çok zor olduğunu belirtmeden edemiyor. Rupi o dönem nefret söylemlerinden tutun ölüm tehditlerine kadar birçok zorbalığa maruz kalmış. Bu durumdan o dönem beraber yaşadığı ailesi de bir hayli etkilenmiş. 

Rupi’nin başına gelen bu olaylar sosyal medya çapında bir yangın gibi yayılan ve regl’den bebek emzirmeye kadar olan bütün sansürleri yargılayan ve kalkmasını talep eden bir feminist harekete dönüşmüş. Bu hareketi birçok ünlü ve ünlü medya organizasyonu desteklemiş. Hareket o kadar büyümüş ki, Instagram bu tür fotoğrafları kaldırmayacak şekilde yönergesini yenilemek zorunda kalmış. 

Rupi Kaur aynı zamanda bir şair, şiirlerinden birinde tabi bu konuya da değinmiş. Yazımı sanatın başka bir dalı olan bu şiir ile bitirmenin en doğrusu olacağına karar verdim.

“apparently it is ungraceful of me
to mention my period in public
cause the actual biology
of my body is too real

it is okay to sell what’s
between a woman’s legs
more than it is okay to
mention its inner workings

the recreational use of
this body is seen as
beautiful while
its nature is
seen as ugly

Şiirin orijinal dili İngilizce, aşağı yukarı şöyle çevriliyor;

“görünüşe göre reglden toplum içinde bahsetmem benim için nezaketsiz bir hareket çünkü kanımın gerçek biyolojisi onlar için fazla gerçek
bir kadının iki bacağının arasındakini satmak sorun değil, bunun iç işleyişinden bahsetmek ise sorun
kadının bedeninin eğlence yöntemi olarak kullanılması güzel görülürken, doğası çirkin görülüyor.” -Rupi Kaur

-Selin Yağmur Yıldırım