Cinsellik Tabusu

Birçok insanın yaşayıp ama gene birçok insanın -özellikle de kadınların- konuşmaktan çekinmesi gerektiği dayatılan bir konu: cinsellik. Bu konunun konuşulmamasının en büyük sebepleri elbette ki toplumdaki algısı. Yasak, yanlış, sadece evlilik durumunda meşru gibi algılar hala toplumda kendine yer bulabiliyor. Hal böyle olunca da bu konuyu konuşmak hakkında çekince, ayıplanma ve dışlanma korkularının olması kaçınılmaz oluyor ne yazık ki. 

Cinsellik, tarihin en başından beri neredeyse tüm canlı hayatının kaçınılmaz bir parçası. Durum böyle olunca insanlığa ve toplumsal yasama dair pek çok bilgiyi öğrendiğimiz okullarda da bu konu hakkında bilgi beklemek çok da haksız bir beklenti sayılmaz. Ancak ne yazık ki Türkiye’de henüz böyle bir eğitim yok. Amerika ve Avrupa’da ortalama olarak 11-12 yaşlarında bu eğitim alınmaya başlanıyor. Böylelikle cinsellik saklanması, gizlenmesi gereken bir konu olmaktan çıkıyor hem de insanların doğru bilgiye ulaşılması sağlanıyor. 

Toplumun kadınlara uyguladığı bir çifte standart durumu da var. Pek çok toplum erkek cinselliği ile oldukça barışık olsa da kadınların kimi zaman sadece konuşması bile onlar hakkında negatif bir izlenim bırakmaya yetip de artıyor bile. Örneğin, bir erkeğin evlenmeden bir cinsel birliktelik yaşaması, bu deneyimi anlatması oldukça olağan karşılanıyorken herhangi bir kadının bunu yaşaması, yaşadıysa bile rahatlıkla bile bundan söz etmesi hala oldukça zordur.

Sanat, sanatçı ve eserlerin çoğu zaman toplumu yansıttığı göz önüne alınınca böylesine tabu olan bir konunun sanatçılar tarafından da performe edilmesi ve yansıtılması çoğu zaman kendiliğinden bir tabu haline geliyor. Ancak feminist sanat kavramı ile beraber özellikle kadın bedeni ve cinselliği üzerinden yaratılan ve genellikle iki yüzlü olan algılar da tek tek gündeme geliyor.

Türkiye’den Şükran Moral toplumsal tabuları sanatı ile yıkmaya kararlı gözüküyor.

Şükran Moral, Zina “Adultery”, 2007

“Zina”, 51. Venedik Bienali sırasında bedenin yarısını toprağa gömerek performe edilen eseridir. Şeriat ile yönetilen toplumlarda evlilik dışı cinsel bir birliktelik yaşamanın (zina) cezası kadını taşlayarak öldürmedir, yani bilinen adı ile recmetmek. Ancak bu eylem sırasında kadının suratı beyaz bir örtü ile örtülür. Toplumun burada cezalandırdığı şey evlilik dışı cinsel bir birliktelik olsa da konunun bir ucunda da kadınların cinsel özgürlüğünü kazanmasının korkusunun olduğu aşikâr. Cinselliği yaşamanın sonuçları bu kadar ciddi iken böylesine bir konunun toplumdaki kaç kişi tarafından özgürce konuşulması beklenebilir? 

Şükran Moral, Amemus, Gallery Zilberman, 2010

Elbette ki Şükran Moral tek bir eserle sınırlı kalmayacaktı. Belki de en fazla ses getireni hatta açılış kokteylini iptal ettirecek kadar güvenliği ile alakalı tehditleri almasına neden olan “Amemus”. Ne yazık ki hala heteroseksüel yönelim dışı yönelimler ayrımcılıklarla karşılaşırken Şükran Moral hem bir kadın olarak hem de homoseksüel bir cinsel ilişki performansı göstererek tabuları yerle bir ediyor. Performansı ile hem cinsellik tabusunu hem de topumdaki röntgenciliğe de ışık tutuyor. Bir kadının cinsellik yaşaması henüz tam olarak kabul görmemişken iki kadının yaşaması? Hem de birbirleriyle? Konular bu kadar tabu olunca haliyle tepkiler de bir o kadar büyük oldu fakat bunlar Moral’ı vazgeçirmek için elbette ki yeterli değildi. Tepkiler karşısında Şükran Moral elbette ki sanatçılar -özellikle kadın sanatçılar- tarafından da yalnız bırakılmamıştı. Mesela Ayşegül Sağbaş o zaman verdiği bir röportajda “Bu dönemde bir kadının böyle bir performans yapması çok cesurca. Moral’ı ve galeriyi tebrik etmek gerek. Türkiye’de böyle bir performansın ilk olarak bir erkekten geleceğini düşünüyordum. Bunu Moral dışında başka bir kadın yapamazdı” diyerek hem Moral’ı tebrik ediyor hem de tekrar ne kadar kıymetli bir iş yaptığının altını çiziyor.

Ayşegül Sağbaş, Look But Dont Touch, Tuval Üzerine Karışık Teknik, 150x200cm

Adını anmışken Ayşegül Sağbaş’ın “Evlenmeden Olmaz” sergisindeki eserlerinden bahsetmeden geçmek olmaz. Toplumsal olarak cinsellik konusuna bakışı özetleyen en kısa cümlelerden biri olan bu cümle elbette ki(!) sadece kadınlar için geçerli görülüyor. Fadu karakteri üzerinden dertlerini anlatan Sağbaş, cinselliği çağrıştıran bazı elementleri de Fadu’ya eklemekten kaçınmıyor: kırmızı, dantelli iç çamaşırları ve file çoraplar. Böylelikle korkulan, gizlenen her şey Fadu ile beraber gün yüzüne tekrar çıkıyor.

-Hatice Melike Gürer