“Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır.” Peki ya başarının asıl sahibi kadınsa?
Tarih ve kadın kelimeleri yıllardır yan yana bir türlü gelemeyen, geldikleri zaman çarpıtılan ve yine birbirlerinde uzaklaştırılan iki kelime. Aslında medya ve insanın gözünde bir araya gelebilseler o kadar çok ‘tarihi kadın’ var ki etrafta, kitaplarda, kocalarının ve soyadlarının arkadasına gizlenmiş belgelerde.
Çok geriye gitmeye gerek yok, 2020 yılına dönelim. COVID-19 o zamanlar bir korku filmi. Herkes korku içinde, dışarıdan gelen market poşetlerini sirkeli sularla siliyor, gelen meyve ve sebzeleri deterjanla siliyorduk. Bu kadar kriz ve stresin ilk kırılma noktası aşıların bulunması ile geldi, en önemlisi BioNTech. Sizi bilemem ama benim önüme BioNTech haberleri ilk düşmeye başladığında, ben bu aşının bir Türk tarafından bulunduğu izlenimine kapılmıştım. Evet doğru yazdım, tek bir Türk.
Uğur Şahin’in adı her yerde dolaşıyordu o zaman, tek tük haber sitelerinde ise Özlem Türeci’den genellikle eşi olarak bahsediliyordu. Uğur Şahin’in bu süreçte nasıl ilerlediği her yerde detaylandırılırken, Özlem Türeci’nin yaptığı şeyler karanlıkta kalıyordu. Geçmişleri hakkında yazılar okurken bile, Uğur Şahin’in okuduğu okullardan ve çalıştığı yerlerden bahsedilirken Özlem Türeci hakkındaki ilk bilgi eşi Uğur ile nerede ve nasıl tanıştığı hakkında idi.
Şimdi geri gitmeye başlayabiliriz. İlk durağımız: Mileva Maric.
Mileva Maric, okul hayatının sonuna kadar yüksek notları ve başarısı ile bilinen bir kadındı. Eğitim hayatının daha ilk başlarında bile zekasının farkında olan ailesi ve öğretmenlerinin çabası ile Mileva normalde sadece erkeklere özel olan derslere girmeyi başarmıştır. Girdiği derslerdeki tek kız olan Mileva, özellikle fizik ve matematikte o dönem okulun verdiği en yük puanları almayı başarmıştır. Mileva’nın öğrenim döneminde gösterdiği parlak zekası belki de şu an ki hayatımızın en önemli bilgilerinden birinin parçası ancak biz bunu asla bilemeyeceğiz çünkü Mileva’nın adı tarihte sadece Albert Einstein’in eşi olarak geçiyor. Einstein, döneminin en önemli bulgularını Mileva ile evliyken yapıyor ve Mileva’nın ona yardımcı olduğunu bir kaç kez söylüyor. Ancak bu durum söylemekten ileri gitmiyor. Mileva çocukları ile tarihe karışıyor. Şu an onu araştırdığınızda önünüze akademik başarıları ya da Einstein’a hangi konularda yardımcı olduğu çıkmıyor, eşi ve nasıl tanıştıkları çıkıyor. Bu durum size başka bir yerden de tanıdık geldi mi?
Bunlar çok negatif oldular, şimdi de biraz iyi şeylerden konuşalım. Mesela Margaret Keane, sanatını savunan ve geri alan kadın. Margaret eşi Walter ile tanıştığında zaten bir sanatçıydı ve evinde çizdiği bir çok eser vardı. Walter gelir elde etmek için Margaret’in imzası haline gelmiş olan resimleri satmaya başlar ancak Margaret’tan habersiz, bunları kendisinin çizdiğini söyler. Margaret tabi ki bir süre sonra bu durumun farkında varır ancak Walter’ın tehditleri üzerine ağzını açamaz. Bundan, ve tabi ki toplumun kime inanacağından güç alan Walter gidip bir de bu resimlerle kendi adına bir sergi açar. Dönem için sansasyonel olan bu resimler, tarihteki yerini alır. Bir erkeğin adı ile. Tabi bu uzun süre böyle gitmedi, eserlerini artık sahiplenmek isteyen ve korkmayan Margaret 1970 yılında bir radyo programında eserlerin ona ait olduğunu açıkladı. Bunun üzerine San Francisco’nun şehir merkezinde ikili bir çizme-düellosuna davet edildi. Margaret ve medya oradaydı ancak Walter gözükmedi. Bu olaydan sonra Margaret olayı mahkemeye taşıdı. Tavada juri ve yargıç da planlanan gibi bir çizme-düellosu istedi. Walter omuzunun sakat olduğu bahanesi ile çizim yapmazken Margaret kendi çizimini 53 dakikada tamamlandı ve davayı kazandı. Dava süresince ve sonrasında da her zaman para peşinde olmadığını, sadece eserlerin onun olduğunun bilinmesini istediğini belirtti.
Son olarak Nettie Stevens, modern genetiğin kurucuları arasında yer alan o kadın. Nettie de Mileva gibi alanında ve girdiği derslerde her zaman birinci oldu. Toplumsal cinsiyet görüş ve baskıları her zaman önüne bir engel olarak çıksa da Nettie hayalindeki meslek ve eğitim için savaşmayı bırakmadı. Şimdi kendim bile anlamını bilmediğim ve anlamadığım bilimsel cümlelerle burayı uzatmayacağım ama kısaca Nettie’in en önemli işinden bahsedeceğim, Nettie kurtçuklar üzerine yaptığı deneylerde 20. Kromozomun cinsiyeti belirlediğini keşfetti. Ancak bu başarısı o dönem beraber çalıştığı Wilson’a verildi. Wilson o dönem herkesten tebrik alıp, konuşmalara ve törenlere o dönem yakın bir buluş yapmış olan Thomas ile davet edilirken, Nettie’nin adı tarihe gömüldü. Adı kitaplarda bu konu hakkında hiç geçmedi. Bir süre sonra Wilson araştırmanın arkasındaki asıl beynin Nettie olduğunu bir yazısında belirtti, bilim dünyası bu araştırmayı bu sefer ikisinin yaptığı kanısına vardı ve Nettie’nin adı da anılmaya başlandı. Morgan, hikayenin asıl kötüsü diyebileceğimiz kişi, bunu asla kabul etmedi.
Geçmişimiz kapalı kapılar ardında kalmış, buluşları gizlenmiş ve ya çalınmış, sessizliğe zorlanmış kadınlarla dolu. Teknolojini olduğu ve haberlerin hızlı yayıldığı bu çağda bu tür durumların önüne geçmek daha kolay ancak her zaman mümkün değil. Ancak geçmişte yardım edemediğimiz kadınların anılarını yaşatmak ve eserlerine sahip çıkmak mümkün. Burada belirtmediğim ancak araştırmalarım arasında önüme çıkan özellikle kocaları ya da babalarının arkasına atılan, başarıları ellerinden alınan bir çok kadın var. Biz onları araştırarak, bu tür yazılar yazarak ve adlarını duyurarak onlara destek olabilir bilim ve sanat alanında aslında bizim her zaman yerimiz olduğunu ve olacağını üstüne basa basa kanıtlayabiliriz.
Peki siz buna nereden başlayacaksınız? Wi-fi’ın asıl mucidi Hedy Lamarr ile mi? Yoksa adında yeteri kadar bahsedilmeyen uzaya tek başına çıkan ilk ve tek kadın Valentina Tereskova mı? Ya da belki radyo sinyalini ilk keşfeden ancak bu Nobel ödülü sanki bunu o yapmış gibi eşine verilen Jocelyn Bell Burnell mi? Belki de benzer kaderi yaşaya yüzlerce kadından başka biri olan Esther Lederberg, kocası ile bakterilere bulaşan virüsü bulmasına rağmen ödülü ve şöhreti sadece eşi alan o kadın. Seçenekler sınırsız, çözüm ise bizde.
-Selin Yağmur Yıldırım